Absorberr’ın kuruluş hikayesini anlattım. Çalışma prensiplerimizi de Bölüm II’de özetlemeye çalıştım. Sıra geldi bu güzelim kokuların nasıl bir emek süreciyle hazırlandığına. Öncelikle bir anımsayalım, bir oda kokusunda olması gereken, hepimizin ortak beklentisi olan iki ana unsur vardı.
Kokunun olduğu banyo, çalışma odası, salon ya da giyinme bölümüne girdiğimizde bizi hoş bir kokunun karşılıyor olması ; kokuyu alabilmek için burnumuzu şişeye dayamamak yani..
Bir iki haftada şişenin dibini görmesek hani.. 50ml ‘ler hiç yoksa bir aya yakın dayansın bir zahmet. 100 ml olanlar aynı çubuk sayısıyla iki misli bir zaman dilimi bizimle birlikte olmalılar…
Çözümlememiz gereken iki ana unsuru önümüze koyup başlıyoruz çalışmaya. Bir kere , ilk bilmeniz gereken şey her esansın kendine özgü bir karakteristiği olduğudur. Yani pek çok üretici arkadaşın yaptığı gibi al %20 esansı, koy içine aynı oranda A solventini, kalan %60 bölüme de basalım alkolü sabit reçetesi ile olmuyor o iş. Ya koku yeteri kadar yayılamıyor ya da hızla bitiveriyor şişe. Cankurtaran simidi diye fitalata sarılırsanız denize düşen yılana sarılırmış misaline dönersiniz (bu arada bir kısım üretici, esans sabitleyici diye kullandığı sıvının içinde fitalat olduğundan bihaberdir, orası da bir başka acı taraftır) .
Biz öncelikle elimizdeki esansı tanıma işlemi ile başlarız işe. Tüm esanslar tek bir reçete ile aynı şartlar altında (şişe büyüklüğü, esansın ve kimyasalların yüzdesel kullanımları, çubuk boy-cins ve sayıları eşit olmalıdır) ilk teste tabi tutulurlar. Bu işlem en az 4 gün sürer. Her 12 saatte bir kokunun yayılma hızı (diffuse rate) ölçülüp kaydedilir. 4 gün , 4 değişik mekanda dolanır koku. Küçük banyo, büyük banyo, giyinme odası ve çalışma odası veya salon yada eşdeğerleri olan koku odaları. Buralarda kokuyu ne güçte hissediyoruz notlar alınır.
Artık elimizdeki esansın ana karakteristiği bellidir. Sıra reçeteyi uygun hale getirme işlemindedir. Uzunca bir süreçtir bu. Hem koku moleküllerinin yeteri ölçüde havada asılı kalmasını sağlayacaksınız ki kokuyu hissedesiniz; hem de yayılma hızını dengeli hale getireceksiniz ki şişe hemencecik bitivermesin. Doğru reçetenin saptanması işi bu noktada biraz tecrübe istiyor. Biz genellikle ikinci ya da üçüncü denemede sonuca gidebilir olduk. Tamamdır dediğimiz reçete ile bu kez 50 ml’lik son test şişesi hazırlanır. En az 20 gün süre ile koku salınım gücü ve koku yayılma hızı ölçülmeye devam edilir. Bizi tatmin etmeyen hiçbir koku üretim gamına sokulmaz. Bazen içimiz gidiyor. Koku harika. Ama koku gücü zayıf oluyor. Esansın ve diğer kimyasalların miktarları ile oynayıp sonuca gitmek olası ama bu kez de öyle yüksek bir maliyet çıkıyor ki diğer kokularla aynı fiyata satmak mümkün değil. İlerleyen yıllarda “özel seri” adı altında bu tür kokular devreye alınabilir elbette ama henüz erken.
Gördüğünüz gibi elinizde tuttuğunuz (ya da yakında tutacağınız) koku ciddi bir emek ürünü. Her ne kadar genel beğeni alacağına inandığımız kokuları seçmiş olsak ta siz sevmeyebilirsiniz, size hitap etmiyor olabilir, gıkımız çıkmaz. Koku çok kişisel bir duygudur çünkü. Yapacak bir şey yok. Ama “bu, kokmuyor”, “hemencecik de bitiverdi” diyenin çıkacağına pek ihtimal vermiyoruz. Robert Bosch’un aynen katıldığım , çok sevdiğim ve iş hayatımda da aynen uygulamaya çalıştığım bir sözü vardır: “güven kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim…” Ürünlerimizde beğenmediğiniz bir şeyler çıkarsa eğer, elimizden gelen her şeyi yapar sizi mutlu edene kadar uğraşırız.
Sıra geldi Herbaryum ile tanışmamıza ve bizi en azından tasarım olarak diğerlerinden tümüyle ayıran özelliğimize. Bir sonraki konumuz “Herbaryum ve Oda Kokularımızın Birlikteliğinin Öyküsü” olacak. O yazıda görüşmek üzere...
Kalın sağlıcakla ve sevgiyle,
Levent Türkkan